Bir diğer neden ise Türk toplumunun içinde bulunduğu durumdu. Özellikle Haziran 2011 seçimlerinde, aradan geçen 10 yıla rağmen seçmenin aynı meclisi yeniden seçmesi halkın tam bir şuur bulanıklığı içerisinde olduğunu gösteriyordu. Böyle bir toplum içinde yazmanın, fikir beyan etmenin, bakış açısı anlatmanın bir anlamı yoktu.
Aradan geçen iki yılda bu kanaatimi değiştirecek bir şey olmadı. Ülke olarak ekonomik, sosyal ve ahlaki açıdan son hızla felakete gittiğimiz açıkça görünüyor. Ancak yazmamın sadece dışarı doğru verilen bir şey olmadığını, benim için de gerekli olduğunu düşünüyorum. İnsanın salt kendi kendine yazmasıyla da bu işlev yerine gelmiyor. O nedenle yeniden ifade etmeye, yeniden anlatmaya, yeniden bakış açısı sunmaya geldim.
Eski yazılar niçin yok?
Eski yazılar yok çünkü onlar zamana karşı dayanıklı yazılar değillerdi. Şimdi yazacaklarımın da zamana karşı dayanıklı olma garantileri yok elbette ancak birçoğunu artık daha da gelişmiş bir perspektifle yeniden yazıp sunmak gerektiğini anladım. Dünya yaşamında her şeyi sürekli yenilemek gerekiyor. Yazma eylemi de böyle bir şey.
Bu Türkçe Twitter hesabı da nereden çıktı?
Türkiye'de Türkçe'yi ayrıştırmayan, Türkçe konuşanlara farklı bir muamele göstermeyen bir ben kalmıştım. Eksik olmak istemedim.
Hayırlı okumalar dilerim.